Hiç kalabalıklar arasında yalnız olduğunuzu hissettiniz mi? Ya da gerçekten arkadaşsız olduğunuzu ve çevrenizde kimsenin sizi anlamadığını.
Bugünkü yazımız hem akademik hem de hayata dair yalnızlık olacak. Dünya nüfusu 2025 senesi itibariyle 7 milyar 837 milyona ulaşmış durumda peki bu kadar kalabalık arasında kendini yalnız ve anlaşılamıyor hisseden var mı? Eminim ki vardır. Peki neden anlaşılmıyoruz, neden herkesi memnun etmek zorunda gibi hissediyoruz, insanlar neden sadece beklentilerini karşıladığımız sürece yanımızdalar?

Hayatımın son bir senesini insanlardan uzaklaşarak geçirmeye çalıştığım bir sürece girdim. Çünkü tam da bu saydığım sebepler beni insanlardan uzaklaştırmaya başladı. Bu kadar nüfusun arasında çıkarlar arasında çarpılmaktan yorulmak ve kaliteli yalnızlığa erişme hedefi vardı içimde. Büyük bir ölçüde bunu başardığımı düşünüyorum. Tek başıma deniz havası almak, kahveni tek içmek veya daha az konuşmak bunların toplamı daha fazla yazmaya yol açtı. Her insanın kendini rahat hissettiği bir yer vardır buna mutlak inanırım. Kimisi çıkarlarına gelen yerde insanlarla olmayı tercih ederken kimi de bu kalabalıklardan kaçmayı tercih ediyor. Peki ne yapmalıyız? Bu sorunun cevabına akademik hayatta ve sosyal hayatta olmak üzere karma cevap vermeye çalışacağım.

1- Hayatta yalnızlaşmak gerçekten önemli. Çünkü insanlar gerçekten oldukça acımasız ve gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Çalışmalarınıza zaman ayırabilmeniz için yalnızlaşmak ve mikro bir ortamınızın olması oldukça kıymetli. Mikro ortamdan kasıt olarak gerçekten güvenebileceğiniz ve birlikte gülüp birbiriniz hakkında acaba bunu bir yerde kullanır mı demeyeceğiniz kişilerden oluşan bir ekipten bahsediyorum. Gerçekten böyle bir sistem kurabilirseniz hem çalışmalarınızın kalitesi artacaktır hem de hayatın kasvetli ortamından kendinizi koruyabilirsiniz.
2- Sosyal hayatınızda yalnızlık olgusu başka noktada ele alınması gerekiyor bence. Hayatınızda partneriniz, aileniz veya arkadaşınız çok yakın olabilir. Eğer bu bağlamda da yalnızlaştığınızı hissediyorsanız bu durum oldukça can sıkıcı oluyor. Çünkü gerçekten hayatınızda yer alan kıymetli insanların sizi anlamasını, yanınızda durmasını bekliyorsunuz ve beklentiniz karşılanamadığı için hayal kırıklığınız daha da artıyor. Çünkü bazen insan yanında koşulsuz destek olabilecek insanlar biriktirmek istiyor.
3- Beklentinizi azaltın. Ben bu duruma henüz yeni yeni sahip olmaya başlıyorum. Çok sevdiğim bir arkadaşım ve meslektaşım bana bunu önermişti. Beklentini azalt daha fazla mutlu olacaksın demişti. Gerçekten de öyle oldu. İnsanlardan beklentinizi azalttıkça kendinize dönmeyi öğreniyorsunuz. Bunla ilgili denk geldiğim bir videoda şöyle diyordu: “Karşındaki, koyduğun yeri hak etmiyor ve sen onu o noktada tutmaktan ısrarcı davranıyorsan hak etmediği kadarını sana zulüm olarak ödetiyor.” Bence durumu özetleyen matematik denklemi buydu.
Tarihteki birkaç örneğe denk geldim. Özellikle ATATÜRK’ün Voltaire okurken altını çizdiği satırlar dikkatimi çekti, satırlarda şöyle yazıyordu:
“Bir arkadaşa ihtiyacım var, şimdiye kadar hiç olmadı. Kalbimin ihtiyacı var…”
Gerçekten bu süreçten geçen ve çokça yalnız kalan bir liderin, ne kadar yorulduğunu görebiliyorum. Toparlamak gerekirse, yalnızlık mı karlı kalabalıklar mı inanın bilmiyorum. Tek bildiğim yalnız kalan ve kalabalıklar arasında yalnız olan herkesi son bir yılda çok fazla anlıyorum.

